Tweet |
Amasya’da 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında “Dünya Çocuk Hakları” konulu bir konferans düzenlendi. Belediye Kültür Merkezinde gerçekleştirilen etkinlikte Amasya Vali Yardımcısı Regaip Ahmet Özyiğit, Amasya Belediye Başkanı Turgay Sevindi, siyasi parti temsilcileri, kurum müdürleri ve öğrenciler bir araya geldi.
Konferansta Amasya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Davut Elmacı, çocuk hakları konusunda bilgilendirici bir sunum yaptı.
Hukukta çocuk kavramının ayrımını yaparak, yaş sınırlarının çocukların fiziksel, ruhsal ve ahlaki güvenliğini koruma amacı taşıdığını belirtti.
Elmacı, “Hukukta çocuk kavramı, küçüğü yetişkinden ayırmak ve çocuğun soy bağını belirtmek için iki farklı anlamda kullanılmaktadır. Hukukta belli yaşın altındakiler çocuk kabul edilir. Ancak, çeşitli hukuk dallarında çocukların fiziksel, ruhsal ve ahlaki güvenliğini korumak amacıyla söz konusu yaşın (18 yaş) altında da yaş sınırlamaları yapılmıştır. Türk ceza hukukunda, çocuğun suça sürüklendiği durumlarda 12 yaşın altındakilerin ceza sorumluluğu yoktur.İş hukukunda, 15 yaşın altındakiler çalıştırılamazlar. Ancak hafif işlerde 14 yaşındaki çocuklar çalıştırılabilirler. Dernekler Kanunu’na göre, çocuk 12 yaşında derneğe üye olma hakkını, 15 yaşında ise dernek kurma hakkını kazanır.
Milli Eğitim Temel Kanunu’na göre, 6 yaşında mecburi ilköğretim çağı başlar.
Hukuki bakımdan çocuk kavramının ne anlama geldiği, çocuğun hangi andan hangi yaşa kadar yardıma ve korunmaya muhtaç olduğu sorusunun yanıtına bağlıdır.
Türk Medeni Kanununa göre, kişiliğin, dolayısıyla çocukluğun başlangıç anı çocuğun sağ olarak doğduğu andır” dedi
Çocuk Haklarının Tarihsel Gelişimi
Elmacı, çocukların haklarının tarihsel gelişimini detaylı bir şekilde anlatarak, çocuk haklarının evrenselliğine vurgu yaptı.
Elmacı, “Çocuk, eski devirlerden beri toplumların ilgilendiği bir varlıktır. Ancak bu ilginin niteli, kapsamı ve biçimi tarihsel gelişimde farklılıklar göstermektedir. Söz konusu farklılıklar toplumların sosyal, kültürel gelişmesine, örgütlenmesine ve toplum içindeki egemenlik koşullarına bağlı bulunmaktadır.
İlkel toplumlarda çocuğa, ailesine ekonomik yarar sağlayan bir varlık olarak bakılmaktaydı. Örneğin, erkek çocuk balık tutarak, avcılık yaparak, kız çocuk ev işlerine yardım ederek aileye ekonomik yarar sağlayabilirdi.
Ekonomik nedenler çocuğu bir yük haline de getirebilmekteydi. Özellikle ekonomik bunalım dönemlerinde çocuk yetiştirmenin ağır bir külfet olarak görülmesi, çocuğa karşı olumsuz bir tutum takınılmasına neden oluyordu. Kendisinden ekonomik yarar sağlanamayacak durumda bulunan engelli, zayıf, hastalıklı çocuklar ile bakımını üstlenecek kimsesi bulunmayan çocukların toplum dışına itilmesi, hatta yok edilmesi olağan olaylardı. Böylece istenen çocuk ve istenmeyen çocuk ayrımı yapılırdı.
Zamanla ailenin işlev kaybı, buna karşılık devletin aile karşısında güçlenmesi yönünde bir değişme başlayınca, devlet aileyi kontrol etme olanağı elde etmiştir. Devlet, kendi çıkarları doğrultusunda aileyi denetlemeye başlayınca, toplumsal ilgi çocuğun korunması yönünde yoğunlaşmıştır. Çocuğun korunması yönündeki toplumsal ilgi önceleri dinsel etkiler altında ve dinsel nitelikteki kuruluşlar aracılığı ile olmuştur. Bu ilginin dini etkenler dışında toplum çerçevesinde kurumsallaşması 19. yüzyılda başlamıştır.
Bu gelişme içinde aile reisinin çocuk üzerindeki sınırsız egemenliği giderek çocuğa karşı bakım ve koruma yükümlülüğüne dönüşmüştür. Devlet, zamanla bu yükümlülüğün yerine getirilmesi konusunda aktif bir denetim yürütmeye başlamıştır. Böylece çocuk sorununu konu alan yasal düzenlemelerde çocuğun yararları, söz konusu olabilecek diğer yararlardan çok daha fazla önem kazanmıştır.
Ancak 20. yüzyılın ilk yarısında gerçekleşen iki dünya savaşının ve onları izleyen çeşitli toplumsal olayların çoğalmasıyla artan kimsesiz, yoksul, evlilik dışı vb. çocuklar ve bunların sorunları, çocuk hakları ve bu hakları konu alan çocuk hukukunun gelişimini hızlandırmıştır” diye konuştu
Uluslararası Hukuktaki Gelişmeler
Uluslararası hukukta çocuk hakları konusundaki gelişmeleri anlatan Elmacı, 1959’da kabul edilen BM Çocuk Hakları Bildirgesi’ni ve 1989’da imzalanan BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’ni detaylandırarak, tüm çocukların din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımı yapılmaksızın bu haklardan yararlanması gerektiğine vurgu yaptı. Bu bildirgeler ve sözleşmelerin, çocukların fiziksel, zihinsel, ahlaki, ruhsal ve sosyal gelişimleri için sağlanması gereken koşulları belirlediğini belirten Elmacı, Türkiye’nin bu sözleşmeye 1990’da imza atarak, çocuk haklarını ulusal hukukta güvence altına aldığını belirtti.
Konferansa katılanlar, çocuk haklarının önemini daha iyi anlama fırsatı buldular
Hanife Yeşilyurt
gaziantep escort mersin escort gaziantep escortseks hikayeleri
fındıkzade escort,büyükçekmece escort,türbanlı escort,avcılar escort,esenyurt escort,silivri escort