sohbet islami chat omegle tv türk sohbet dini chat elektronik sigara cinsel sohbet çanakkale psikolog oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı eşya depolama Uluslararası evden eve nakliyat Uluslararası ev taşıma Evden eve nakliyat
Bugun...



İNSAN KENDİNİ NEDEN KÖTÜ OLARAK GÖRMEZ?


facebook-paylas
Tarih: 14-11-2024 08:58

İNSAN KENDİNİ NEDEN KÖTÜ OLARAK GÖRMEZ?

İnsan doğasında iyiliğe meyletmek ve kendini iyi bir varlık olarak görmek gibi güçlü bir dürtü var. Çoğumuz, içimizdeki olumsuz ya da karanlık yönleri görmekten kaçınır ve kendimizi mümkün olduğunca iyi, dürüst ve adil bir insan olarak algılarız. Peki, neden insan kendini kötü olarak görmekte zorlanır? Bu eğilim, yalnızca egonun kendini koruma refleksi midir, yoksa daha derin, manevi bir boyutu mu vardır?

Pek çok manevi öğreti, insanın özünde “ilahi bir ışık” taşıdığına inanır. Budizm, Hinduizm ve Sufizm gibi farklı manevi yaklaşımlar, insanın özünde saf bir iyilik ve sevgi enerjisinin yattığını söyler. Bu yaklaşıma göre insan, kendi varlığının bu saf, ilahi parçasına ulaşmak için bir yolculuğa çıkmalıdır. İnsanın içsel yolculuğunun temel amacı, kendini arındırarak, bu “ilahi” özü keşfetmek ve ona ulaşmaktır. Gel gör ki, kişi kendi içindeki kötü eğilimi görmüyorsa bu yolculuğa da çıkamaz zira kendinde arındıracak bir şey bulamaz. Bu yüzden insanın yaptığı iç çalışmalar onu içindeki kötü eğilimin farkındalığına getirmeli ve temel sorunu kendi içinde yakalayabilecek seviyeye ulaşmalıdır.

Sufizm ’de “nefs” olarak adlandırılan ego, insanın ilahi gerçekliğe ulaşmasında bir engel olarak kabul edilir. Sufiler, insanın kendindeki kötülükleri görmesini, “nefsini terbiye etme” süreci olarak ifade eder. Ancak, bu sürecin sonunda nefsin özünde bir kötülük olmadığı, aslında onun da Tanrısal bir sınavın parçası olduğu kabul edilir. Manevi bakış açısına göre, insanın kendini iyi bir varlık olarak görme eğilimi, bazen bir “manevi ego” yaratır. Bu ego, kişinin kendisini manevi olarak daha üstün, daha doğru yolda gören biri olarak görme yanılsamasına kaptırmasına neden olabilir. Kişi, kendini “iyiliğin” veya “aydınlanmanın” bir temsilcisi olarak görmeye başladığında, kendi karanlığını kabul etmekte zorlanır.

Birçok yaklaşım, bireyin karanlığını tanıyıp ona sevgiyle yaklaşmasını öğütler. Ancak manevi ego devreye girdiğinde kişi, karanlığını bir tehdit olarak algılar. Kötülüğü, kendi dışındaki bir unsur olarak görmeye ve ondan kaçmaya, onu görmezden gelmeye çalışır. Böylece kişi, içindeki kötü ya da zayıf yönleri tanımak yerine kendini “saf iyilik” olarak algılamaya eğilim gösterir. Bu durum, insanın kendini bütüncül bir şekilde görebilmesini engeller ve daha derin bir farkındalık yolculuğunu sekteye uğratır.

Psikoloji, insanın kendisini kötü olarak görmemesini büyük ölçüde ego savunma mekanizmalarıyla açıklar. Bu mekanizmalar, insanın kendini eleştiriye karşı korumasını ve özsaygısını koruyabilmesini sağlar. Freud’a göre, birey kendine dair olumsuz yönleri kabul etmekte zorlanır ve bu nedenle, onları bilinçaltına bastırır ya da dış dünyada farklı kişilere yansıtır.

Bu savunma mekanizmaları arasında yansıtma (projeksiyon) özellikle önemlidir. Yansıtma yoluyla, birey kendi kötü eğilimlerini başkalarına atfeder; kendini bu eğilimlerden “arındırılmış” hissederek onları başkalarında görmeye başlar. Bu durum, bireyin kendini daha iyi ve saf bir varlık olarak algılamasına olanak tanır. Örneğin, kişinin çevresindeki insanları sık sık bencil, açgözlü ya da kıskanç olarak değerlendirmesi, aslında kendi içinde var olan bu duyguları görmemesinden kaynaklanabilir. Bu yansıtma, insanın kendini iyi görme ihtiyacını desteklerken, başkalarını kötü olarak algılamasına da sebep olur.

Halbuki bilgeler insanın sadece ve sadece kendi kusurlarını gördüğünü söyler, bilim dünyası ise görmenin beynin aktif bir yorumlama süreci olduğundan, dışımızda ne olup bittiğine dair en ufak bir fikrimiz olmadığından bahseder. Daha da ileri giderek görme eyleminin beynimize öğretilmesi gereken bir eylem olduğuna işaret eder. Bu süreç çok daha derinlere gidebileceği için, bu incelemeyi başka bir makaleye bırakıyorum.

Hinduizm ve Budizm gibi yaklaşımlarda, insanın “kötü” eğilimlerinin de manevi öğrenme sürecinin parçası olduğuna inanılır. Bu öğretilere göre, her birey, karma adı verilen bir manevi yasa tarafından yönlendirilir ve geçmiş yaşamlarında gerçekleştirdiği eylemler, şimdiki yaşamında karşılaştığı deneyimleri belirler. Bu nedenle, kötülük ya da kötü eğilimler, bireyin manevi gelişimini hızlandıracak dersler olarak görülür. İyi ya da kötü olarak adlandırılan bu deneyimler, bireyin manevi olgunluğa ulaşması için birer basamaktır. Bu yaklaşım, bireyin kendi kötü yönlerini, karanlığını görmesini ve kabul etmesini zorlaştırabilir. Çünkü insan, kötü eylemlerini ya da niyetlerini karma yoluyla açıklayarak, kendini içsel olarak “aklanmış” hissedebilir. Örneğin, kıskançlık ya da öfke gibi olumsuz duyguları, ruhsal tekâmül yolunda “öğrenilecek bir ders” olarak görmek, kişinin bu duyguları yumuşak bir biçimde ele almasına yol açabilir. Ancak, bu içsel yumuşatma aynı zamanda kendi karanlık taraflarına bakmaktan kaçınmaya da neden olabilir. Daha kötüsü içinde yaşadığı tüm duygu ve düşüncelerin köklerine gitme arzusunu yok sayar.

Birçok spiritüel gelenekte, özellikle Doğu felsefelerinde, “birlik” anlayışı çok önemlidir. Bu anlayışa göre, her birey, evrensel bir bütünün ayrılmaz bir parçasıdır. İnsanlar, yalnızca bireysel olarak değil, kolektif olarak da bütünlük içinde var olmalıdır. Birliğin, özünde iyi bir varlık olduğuna inanıldığı için, bireyler kendilerini bu bütünlükle özdeşleştirir ve dolayısıyla kendilerini de “iyi” olarak görme, içlerindeki iyiliği ifşa etme ihtiyacını edinirler. Bu birlik bilinci, bireyin yalnızca kendini değil, tüm varoluşu iyi olarak görmesine yol açar. Birlik bilinci, insanın içindeki kötülüğü kabul etmesini ve onu dönüştürmeye ihtiyaç duymasını tetikleyebilir. Öte yandan önce kötülüğünün farkında olmadan, kendi karanlık yanlarını kabul etmeden, birliğe ulaşmaya çalışabilir, hatta kendini araştırma zahmetine bile katlanmayabilir. Bu durum, yolda bazı kör noktaların daha da körleşmesine neden olabilir, çünkü birey, kötü eğilimini yakalamadan, gerçek bir bütünlüğe ulaşamaz.

İnsan iki güçten oluşur: iyi eğilim ve kötü eğilim ve her biri diğerine hükmetmek ister. Hükümranlık insana içindeki kötülüğü kontrol edebilmesi için verilmiştir, ama aslında kötülük iyiliği kontrol etmektedir. Ancak insan bu farkındalıktan yoksundur. Eğer insanın içindeki iyi eğilim hükmeden, yön veren güçse, bu kişinin kalbi doğal olarak cömertlik ve verme arzusuyla dolar. İyiliğin hâkim olduğu bir iç dünyada insan, çevresine ışık saçmayı, diğerlerinin mutluluğuna katkıda bulunmayı arzulayan bir varlık haline gelir. Böylesi bir durumda kişi, sadece kendi mutluluğu için değil, başkalarının da iyiliği için çaba sarf eder. Özü, saf bir içsel haz ile başkalarını destekleme, yüceltme arzusuyla dolar. Çünkü kişinin içindeki iyi eğilim, başkalarının iyiliğini, kendi iyiliğinin bir parçası olarak görür. Kendini bütünleştirirken başkalarına dokunmak, onların hayatlarına küçük de olsa bir katkıda bulunmak, onun için vazgeçilmez hale gelir.

Fakat ya içindeki eğilimi, kendi arzularına hizmet etmek amacıyla kişiyi kontrol ediyorsa? İşte bu noktada insan, başkalarını kendi egosunun bir yansıması olarak görmeye başlar. Kendi içindeki iyiliği diğerlerine yönlendirmek yerine, diğerleri üzerinde güç sahibi olma arzusuna kapılır. Başkaları onun gözünde artık sadece kendi iyiliğini pekiştiren, kendisine hizmet eden varlıklar haline gelir. Bu, insanın içinde bulunduğu koşula göre değişebilir: Eğer bir kişi içindeki bu eğilimin hüküm sürmesine izin verirse, başkalarını kendi istek ve arzularına hizmet edecek birer araç olarak görür. Bu, belki de kendi içinde yaşadığı karanlığın bir dışavurumudur.

Dolayısıyla, eğer bir kişinin içinde iyi eğilim hüküm sürüyorsa, diğer insanlara hizmet etmekten, vermekten zevk alır. Kötülük, içindeki iyiliği kontrol ediyorsa, o kişi diğer insanları da kontrol etmek ister, çünkü o kişi açısından diğer insanlar, iyi eğilimdir.

 

Yasemin Koçak Tezel







Etiketler :

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GENEL Haberleri

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
HABER ARŞİVİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI