Tweet |
Bugün yine sorgulamayla başladım güne. Gel birlikte bakalım Şapşiğim. Beni kim ne zaman süper kahraman yaptı diye. Nasıl öğrendim üzülmemeyi, utanmamayı, korkmamayı, kızmamayı veya ben bastırınca bu duyguların yaşanmadığını zannetmeyi? Ne zaman inandırıldım kendimden daha güçlü olduğumda kendimden daha mutlu olacağıma? “Hayatı yaşamak yerine hayata saldır’’ emrini nereden aldım?
Sadeliğimi vasat, zayıflığımı aciz, sakinliğimi korunaksız bilmeyi nereden öğrendim? Düşmeyi, durmayı, korkmayı, yapamamayı, yargılayıp durmayı nereden öğrendim?
Güçlü ol, hırslı ol, başarılı ol, çalışkan ol, cesur ol… Kendini boşver, olması gereken ol! ‘’Sen yaparsın!’’ ‘’ En çok sana güveniyorum!’’ ‘’ Senin elinden hiçbir şey kurtulmaz!’’ ‘’ En iyisi sensin!’’ diye diye içi yaralı kahramana dönüştüm. Kahraman olmazsam yaşayamayacağımı söylediler ama böyle giderse ruhen öleceğim yakında.
Mezarıma ‘’kendisi olamamaktan öldü!’’ yazacaklar. Beni kim, ne zaman süper kahraman yaptı? Nereden öğrendim bu doğası kusurlu kusursuzluğu? Yalancı uçuşlarımı övüne gerene anlatırken sahici düşüşlerimi sadece kendime saklamayı nasıl öğrendim ben? İnsana güç de lazım, güçsüzlük de.
Bu noktada kendime fazlasıyla acımasız davrandığım ve de ne kadar sert yargıladığım ve hatta tüm alemin de beni tıpkı benim algıladığım gibi “leş” algıladığını zannediyorum. Sonrasında da kendimi sevilemez, değersiz, işe yaramaz vb. gibi hissediyorum…
Halbuki “sevgili”nin tek öpücüğüne bakıyor… Bu öpücük eşten de gelebilir, dosttan da, çocuktan da ya da fiziksel hiç kimse yoksa bile bir şarkıdan da… “Sevgili” O işte… Bir yolunu buluyor…
Yaramı fark etmeden iyileşmek yok. Zayıflığımı bilmeyen ben gerçek gücüme erişemeyeceğim farkındalığıyla yol almalıyım. Kapanmayan açılmamın, düşmeyen kalkmamın, üzülmeyen gülümsememin, utanmayan gururlanmamın hakkını verebilir miyim? Süperi bilmem ama işimin, evimin, çevremin veya kendimizin kahramanı olan herkesin insan olduğunu unutmaması dileğimle…
Nesrin Gökpınar