Yazıya, kelimeyle oynayarak başlamak istedim. Maksat hasıl olmuştur. Kelime kökündeki senaryoyu yazmasam da Sinop’u anlamak istedim. Uzun zamandır gezmek istiyorduk. Maaile bir dinlemeye ihtiyacımız vardı. Sinop’ta bir vatan beldesidir. İbni Batuta’nın Seyahatnamesinde anlattığı kadim bir beldedir. Her gidişimde de ayrı bir güzellik keşfederim. Seyahat yazılarım da çok değildir. Şehir bir yazı yazmayı hak ediyor. Denizi, kumu, tarihi, insanı on numara bir yer. Bir kere yavaş bir şehir. Ülkenin yavaş ve mutlu yerlerinden birisidir. Kurban Bayramının ikinci günü Sinop’taydık. Sinop Üniversitesi Ahmet Muhip Dıranas Uygulama Oteline yerleştik. Büyük şairin adına bir bölüm yapılmış; salonlara Olvido ve Serenad adı verilmesi de ayrı bir güzellikti. Oteli gayet iyi buldum. Hamsilos’a yürüme mesafesinde bir yerleşke.
Eskiden beri gezi yazılarını okumayı ve gezmeyi severim. Sinop’ta gezmeyi hak eden bir şehir. Birçok gezgin Sinop’u anlatmaktadır. İbni Batuta, Nahid Sırrı Örik, Eviya Çelebi’nin Sinop intibaları çok özeldir. Kadim medeniyetlere ev sahipliği yapan Sinop, aslında iki tarafı denize kurulmuş bir yerleşime sahiptir. Soğuk deniz suyu, Kalesi, Hapishanesi, Limanı, Alaaddin Camisi, İnceburun’u, Hamsilos’u görmek bir ayrıcalıktır. Yeni yapılan Samsun-Sinop yolu şehre önemli bir ulaşım katkısı sağlamıştır. Sinop’a ulaşmak bir daha kolaylaşmıştır. Sahile çıkan sarp bir coğrafyaya sahip olan Sinop, ulaşılabilen bir şehir olmuştur. Gerze sahilleri ve Samsun bağlantılı deniz yolu şehri bir banliyö olmaktan çıkarmıştır.
Sinop’taki ilk günümüz şehir içi gezisiyle başladı. Tarihi Rıza Nur Kütüphanesi şehrin tam göbeğinde ve hizmete devam ediyor. İlk elde gezdiğimiz bir diğer yer de tarihi Sinop Hapishanesi oldu. Rahmetli Kuvayı Milliyeci Alişo Dedemin de bir dönem yattığı hapishaneyi fotoğraflayarak ziyaret ettik. Maaile fotoğraflar çektirdik. Zindanları, dinlenme alanlarını, gözetleme kulelerini, hücrelerini, sergi alanlarını temaşa eyledik. Bayram olduğu için olsa gerek, müze ücreti de ödemedik. Bir ay önce de talebelerle gezmiştik. Hapishanede yatan Sabahattin Ali’nin şiirlerini cezaevi duvarlarında görmek, sanatın gücünü idrak etmekle izah edilebilir. Restorasyonda olan hapishanede şiir metni görmek ayrı bir güzelliktir. Var olsun Kültür Bakanlığımız. Hapishane olarak kullanılmayan mekân Sinop’a ayrı bir gelir kapısı olmuş. İki taraftan denize açılan Hapishane, sizi tarih ve ceza ilişkisiyle baş başa bırakmaktadır. “Dışarda deli dalgalar” kalmamış, araya yollar girmiştir.
Sinop’un önemli merkezlerinden birisi de Alaaddin Camisidir. Müştemilatıyla Amasya Selçuklu Camilerine benzeyen tarihi camii görülmeye değer bir ecdat yadigarıdır. Aynı zamanda Ulu Camidir. Başka bir deyişle Şehir Camisidir. Osmanlı, Selçuklu seksene yakın yerleşime Ulu Cami yapmıştır. 15 Temmuz Şehidi, Gazeteci -yazar Mustafa Cambaz’ın Ulu Camiler çalışmasında da Alaaddin Camisi fotoğrafla anlatılmıştır. Sinop Hamamı, Pervane Medresesi hemen yanındadır. Sinop son restorasyonlarla ayrı bir butik şehir olmuş. Caminin şadırvanı da görülmeye değerdir. Selçuklu Sultanı 1.Alaaddin Keykubat’tan adını alan camii yapanlardan Allah razı olsun. Sultan Muinettin tarafından tekraren yapıldığı düşünülmektedir. Pontusların yıktığı caminin yeniden inşası da olmuştur. Kurban Bayramı tatilini değerlendiren bir çok insan yapıyı görmek için şehre akın etmiştir.
Şehirde ziyaret ettiğim ikinci ören yeri de İnceburun’dur. Gerçekten ince bir burun gibi duran alanı konuşuyoruz. Hamsilostan biraz uzakta ve denize doğru bir çıkıntı olan mekân, şimdilerde füze denemeleri yapılacak kadar denize açık bir yerdir. Bir adet deniz feneri olan yer, oldukça rüzgârlı ve derin bir suya sahiptir. S400’lerin sınandığı yer burasıdır. Devletimiz var olsun. Birçok irili ufaklı füze denemesi hala burada yapılmaktadır. Sessiz, bakir bir alan. Kahve yudumladığımız bir panoramik yapısı da mevcuttur. Güzel fotoğraflar çektiğimiz noktayı görmenizi tavsiye ederim.
Sinop’taki ziyaret noktalarımızdan birisi de Erfelek Şelaleleri olmuştur. Tevafuken şair dostum Bestami Yazgan Beyefendiye de rast geldik. Var olsun şairimiz. Şelaleri, evladımız Buğra ve Dilara ziyaret ettiler. Uzun bir merdivenle çıkılan şelaleler zinciri insan kaynıyordu. Tıpkı Giresun’daki Göksu Travertenleri ve Kuzalan Şelaleleri gibi ziyaretçi akınına uğramışlardı. Erfelek Şelalesinin yirmi sekiz tane akarı olduğunu da belirtmeliyim. Çok harika bir tabiat vadisidir. Şelalenin ayaklarında yeme içme yerleri de mevcuttur. Gözleme ve kahvaltı verilmektedir. Fiyatları da makul buldum. Erfelek eti de meşhurmuş. Biz de Emre diye bir arkadaşımızda ekmekarası köfte yedik. Güzel bir köfteydi.
Gezi yazımızı ya da sinopsisimizi Hamsilos ören yeriyle sonlandıralım. Karadeniz’in oldukça düzgün olan kıyıları, Sinop Yarımadası gibi önemli burunların meydana getirdiği çıkıntılarla bozulmaktadır. Sinop Yarımadası, Türkiye’nin en kuzey ucunda bulunan İnceburun ile Sinop şehir merkezinin yer aldığı Boztepe olmak üzere iki uzantıdan oluşmaktadır. Hamsilos Tabiat Parkı, İnceburun uzantısında yer almaktadır. Aslında bir fiyort’tur. Osmanlı-Rus deniz savaşlarında gemilerimizin sığındığı alan olarak da rivayet edilir! Harika bir iç denizi vardır. Yolları ve kaldırımları Sinop İl Özel İdaresi tarafından yapılan alan tam bir halk piknik yeri ve plajı olmuştur. Yüzlerce insan denize girmek için alana akın etmişti. Sinoplu Ahmet Muhip Dıranas dizeleriyle bitirelim:” SöyIenmemiş aşkın güzeIIiğiyIedir./KağıtIarda yarım bırakıImış şiir;/İnsan yağmur kokan bir sabaha karşı/HatırIar bir gün bir camı açtığını/Duran bir buIutu,bir kuş uçtuğunu,/Çöküp peynir ekmek yediği bir taşı…/Bütün bunIar aşkın güzeIIiğiyIedir.”