İnsana iyi gelen şeyler vardır. Bunlar ilaç gibidir. Çoğunu da biliriz ama pek de yapmayız. Nelerdir bunlar? Uyku, tabiat, okumak, yazmak, mizah, eğlenmek, dua, nezaket, sarılmak, aşk vb. bunların her birisi ilaç gibidir. Size iyi gelen bir şey diğer insanlara da iyi gelecektir. Kendi adıma bunların bir kısmına sahibim. Sahip olduklarımı da yazmak ve anlatmak durumundayım. Size de ilaç olabilecek, şifa davranışların bazılarını da yorumlayalım derim. Bunların epey bir kısmı hayatınızda mevcuttur. İşlevsel hale getirebilirsek ya da hafızanıza yerleştirebilirsek, ne mutlu bize.
İyileştiren hallerimizden ilki aşktır. Edebiyatın ilk ve önemli olan konularından olan aşk, pek çözülebilmiş bir mesele olmasa da bizi diri tutacak bir ilaçtır. Niye ilaç diyorum çünkü, aşkımız da pazara düştü. Ayağa düştü diyebiliriz. İnsanı sevmek, ona sevgi bahşetmek bir şifadır. İnsan sevgi ve aşk deposudur. Allah onu bunun için yaratmıştır. Her aşk bir evrendir. Aşk içinde bir dünya mutluluk barındırır. Yeter ki siz sevmesini biliniz. Sevmek gibi bir meseleniz olsun. İlaç olan sevgi bağışlanmış değil, hak edilmiş olandır. Üretilen sevgi emeğe dayanır. Aspirin sevgi değil, aşkın var olduğu bir yücelik istiyoruz. Ne diyor şair: “Ne zaman seni düşünsem/Bir ceylan su içmeye iner/Çayırları büyürken görürüm. /Her akşam seninle/Yeşil bir zeytin tanesi/Bir parça mavi deniz/Alır beni.” Evet. Aşk, ceylanı suya çeker. Çünkü aşk, susayan gönüllere şifadır İyileştirici bir etkisi vardır.
Halin iyileşmesi için şifalı bir yaşam reçetesine ihtiyacımız vardır. İyileştirici etki yapan bir halimiz de doğaya olan aşkımız olacaktır. Tabiattan kaçar bir halimiz var. Börtü böcekten korkan bir nesille karşı karşıyayız. Doğa sevgisi bize ait bir durumdur. İnsanın tabiatında doğa sevgisi vardır. Allah bize bunu bahşetmiştir. Edebiyat da tabiat sevgisinin bir sonucudur. Tabiatın özü şiirde değil midir? Klasik şiirimiz bir tabiat tasviri değil midir? Evet, bakın Fuzuli ne diyor: “Vaslundan ayru n’ola kanun tökelse gül gül/Men gül-bün-i belâyem bu fasldur bahârum” Kavuşmadan ayrı kaldığım zamanlar,gül gül kanım dökülse hayret etmeyin. Ben bela gül fidanıyım, benim baharım bu fasıldır diyen Fuzuli, aşkın bir tabiat hadisesi gibi görülmesine işaret eder. Şifa olacak gönüllerin tabiat sevgisi mutlak gerçektir. Her aşkın yolu tabiata çıkacaktır. Doğayı sevmeyen ademden bir aşk tezahür etmez. Yukarıdaki mısralar buna işaret eder. Onun için şifa olan bir tabiat sevgisine ihtiyacımız var. Bunu her daim hissediyorum.
Sadra şifa bir ilacımız da sarılmaktır. İnsan insanın yurdudur diyen İbrahim Tenekeci buna işaret eder. İnsan sarıldığı zaman mutlu olur. Geleneğimizde kucaklaşma olarak tezahür eden bu durum, insan için bir visal halidir. Kavuşmanın adı olan bu halimiz, bizi oldukça bahtiyar eder. Gurbette, aşkta, yolculukta, vuslatta, sevinçte gördüğümüz bu hal, insan için bir ruh beslenmesidir. Sarılmanın da bir sırrı vardır. Bunu en iyi kavuşanlar bilir. Kavuşmanın bir sonucu olarak sarılmak, her zaman bizi geliştirir. Sevgilinin kavuşmasını iyi anlatan bir şarkıyı Hakan Altun söyler:” Yol yordam dinlemez elbet/Bedeni sardıysa bu illet/Çaresi yok kavuşmalıyız.” Kavuşmalıyız, kavuşmalıyız nakaratıyla süren şarkı, sizi bir kavuşma imtihanına tabi tutar. Kavuşmak visalin bir başka adıdır. Kavuşmayı da severim. Aşkına, arkadaşına, talebene, annene, babana, sevgiline kavuşmak kadar güzel bir şey var mıdır? Yoktur. Bedelsiz kavuşmalar da iyidir. Sebepsiz ayrılıklardan sarılmakla uzaklaşırız. Onun için savrulmaktan ziyade, sınanmamış bir sarılmayı yeğ bulurum. Sarılacak insanı olmak da ayrı bir güzelliktir.
Yazmanın da gücüne inanırım. Yazmak bazen ilaç gibidir. Yazan, çizen, okuyan adamalar ilacını bulmuş gibidirler. Yazdığınız kelimeler sizi diri tutacaktır. Yazılan her sözcük, sizi anlamaya ve anlaşmaya hizmet edecektir. Anlaşılan insanlar, yazan ve okuyan adamlardır. Okur yazar olamayandan bize ne? Hem okur hem de yazarsanız, sizi anlayanların arttığını görürsünüz. Anlaşılan insanlar, anlama işini bilenlerdir. Yazmak insanı geliştiren bir fiildir. Yazdığınız da kalıcı olduğunuzu da anlarsınız. Yazmasam delirirdim diyen Sait Faik haklıdır. Yazmanın yakın dostu olan okumak, sizi aynılaşmaktan kurtaracaktır. Tekrar şahsiyetler, zevk vermez tiplerdir. Yazmanın sahici gücü, sizi kalıcı olan bir insan olmaya itecektir. Okumanın ve yazmanın şifacı gücünü ayrı bir şekilde yaşıyorum. Bunu her zaman da gösteriyorum. Seçici kelimeler, dikkate calip konuşmalar, iyi bir diksiyon, sizi yaratıcı bir yazmaya doğru bir yolculuğa çıkaracaktır. İyi bir yazmada bunları hissedersiniz.
Son ilacımız da tüm bunlardan sonra ortaya çıkacak olan bağ kurmaktır. Bağ kurmak, artık zor bir durumdur. Buna ilişki de diyebiliriz. Bağ kurmanın iyi bir aracı olan edebiyat, sizin için iyi bir ilaç olacaktır. Yukarıdaki davranışlar, sizde bir bağ kurma vesilesi olacaktır. Bunlara, başka ilaçlık davranışlar da ekleyebilirsiniz. Bunlar, benim yaşadıklarım ya da tecrübelerim. Eğlence, zaman, imkân, ağlamak, sınır koymak vb. tutumları da buraya dahil edebilirsiniz. İlaç gibi tutumlar için size ayrı bir reçetem yok. Sadece edebiyatla, felsefeyle, ilahiyatla, sporla sağlanabilecek bir dünyayı öneriyorum. Tüm bunlara da bir şiirler tanıklık edelim. Rahatı Kaçan Ağaç şiirinde Melih Cevdet Anday, tüm ilaçları toplamış gibidir:
“Şiirlerimde sen olmadığın zaman
Onları neden bitiremiyorum?
II
Balkonunun altında
Düş kurarak uyuduğunu düşünmek
Bana bu gece yalnızlığımı
Ve mutluluğumu hatırlatıyor.
III
Bir şiir yazmak isterdim
“Eski zamanlardaki gibi güzel”
Adlı
Eğer mutlu olsaydım.
IV
Gece yarısı seni balkonunda görünce
Neden sokak sokak dolaşıp
Mutlu insanları arıyorum?
Sevgilim
Sen olmasaydın
Ben de ağaçlardan, kuşlardan
Söz edebilirdim.
Rahatı kaçamayan ilaç tadında mutluluklar dilerim.