bets10 betchip mobilbahis milyar mobilbahis milyar rexbet jetbahis jetbahis betelli betroad casinomaxi casinometropol davegas discountcasino genzobet hovarda intobet rexbet bets10 bets10 giriş bets10 link
Bugun...


İsa ÇOLAKER

facebook-paylas
NİÇİN YAZA MIYORUZ?
Tarih: 06-09-2025 08:49:00 Güncelleme: 06-09-2025 08:49:00


En sık karşılaştığım öğrenci sorularından birisi budur. Niçin yaza mıyoruz sorusu, Yahya Kemal Beyatlı’nın “Resimsizlik ve Nesirsizlık” adlı eleştiri yazısında karşılık bulmuştur. Yahya Kemal’in denemesi güzel olduğu kadar, yazmanın da mecburiyetini anlatır. Okumanızı öneririm. Yazmamamızın ya da az yazmamızın epey görünür nedenleri vardır. Yazımızda bunu mesele ediyoruz. Kendimizden başlayan ve ötekine kadar sirayet eden bir az yazma öykümüz var diyelim. Yaz geçer de yazı kalır gerçeğinden hareketle yazma meselemizi aydınlatalım.

Niçin yaza mıyoruz ya da niçin az yazıyoruz sorusunun birinci nedeni, okur olamayan bir çevrede yaşamamızdır. Günlük bir gazeteyi, kitabı okumayan malum bir çevremiz mevcut. Okur ya da yazar olmak ayrı bir gerçekliktir. Okur başka okuryazar olmak başka şeydir. Taşrada çevreniz okuryazardır. Hem okur hem yazar olmak ayrı bir çaba ister. Bu da iyi bir okur çevresiyle olur. Edebiyat mahfili, yazar çevresi okuma ve yazmayı teşvik eder. Okuyan, yazan, fikreden, tezekkür eden bir çevre sizi yazmaya itecektir. Bu arada siz de okur ve yazar hale gelirsiniz. Deneyin derim. Bu çevreler de size katkı koyacaktır. Okuma listesi, kütüphane, kitaplık, okuma grupları bu çevrenin özellikleridir. Böyle bir çevre sizi düşünce zengini kılar. Edebiyat grupları, okuma halkaları, yazma atölyeleri, Instagram, facebuk, watsap, nextsosyal arkadaş grupları okumanın ve yazmanın aracı durumundadır.

Düzyazı yoksulluğumuza ya da yazma fakirliğimize ikinci engel, yanlış okumalarımızdır. Mesela, gezen okuyandan çok bilir ezberi böyledir. Yolculuk, yazmakla mukayese edilemez hem gezerim hem okurum daha doğrudur. Yazmak, retorik ve pratik ister. Yolculuk, bir yürüyüş disiplinidir. Türkçe şuurunun eksik olması, bu tür ezberleri yaşamımızı sokuyor. Yazmak bir tutkudur. Okumanın arife olduğu yerde, yazmak bir sonuçtur. Yazmak bir ifade aracıdır. Yazdığınızda da iradi bir duruş sergilemiş oluyorsunuz. İyi bir okurun yazma ihtiyacı her zaman olacaktır. Okuru, yazıyla korkutamazsınız. İyi bir okur yazmaya gebedir. Yazmanın istidat olduğunu unutmadan, okumaya devam etmeliyiz.

Bizi yazmadan alıkoyan bir unsur da ölçme ve değerlendirme hatalarıdır. İmla hatasıyla kırılan her puan, sizi yazmaktan alıkoyan işkence aracı haline gelecektir. Yazmaktan murat içeriktir. Sadece yazım kurallarını kovalayan bir hoca, talebelerini yarı yolda bırakacak, yazı öncesi yolculuğunuzu engelleyecektir. Yabancı dili gramere boğan anlayış da böyledir! M.Ö imla mı vardı? Herkes de yazıyordu. İmla yazı disiplinidir. Sonuçta estetik bir kaygıdır. Yazmak, stile feda edilmemelidir. Editoryal gerçeklik var, düzeltmenler mevcut. İnsan yazar, diğeri de düzeltir. Artık yapay zekâ da var! Muradımız yazmaktır, meramını anlatmaktır. Şiir de imla mı vardı? Yazıyı imlaya havale etmemeliyiz. Yazmak esas, imla tali unsurdur.

Yazmamızın önündeki engellerden birisi de milli gerçekliğin görülmemesidir. Türkler, şiir toplamı bir millettir. Bizim için söz, hala yazıdan önceliklidir. Bunu kavradık mı mesele hallolur. Bizim gibi şiir topluluklar, nesre daha uzaktır. Onun için daha ayrıntılı nesir faaliyetleri yapmalıyız. Yazı çalışmalarımın ilk örneği makaledir. Yazmadaki zorluğunu bilerek bu türden başlıyorum. Öğrenci uflasa da püflese de böyledir. Deneme, hikâye, fabl, masal, eleştiri vb. devamında yazacağımız türlerdir. Kurmaca, form yazılar daha çok yazılmalıdır. Senaryo, roman vb. yaratıcı yazma türleri daha çok kalem tecrübesi yapılmalıdır. Şiire olan duygusal yatkınlığımız, nesri aradan çıkarmamalıdır. Düşünme formları olan nesir, kitleleri daha çok besleyecek irfani bir yapıya karşılık gelecektir. İki ciltlik Nurettin Topçu makaleleri nesirdir. Nesir okumak zor olsa da sizi geliştirir, besler. Sosyal medya formlarında kısa yazma temrinleri bizi yazmaya teşvik ediyor.

Bizi nesirden uzak tutan teknik bir ezberle sonlandıralım. Sayısal, sözel ayrımı bizim nesir yolculumuza olumsuz etki etmektedir. Sayısalcı genç daha az yazmayı, sözelci genç de daha az matematiği düşünmektedir. Matematik ve yazı birbirinin karşıtı türler değildir. Yazma eylemi bir yönüyle de matematiğe dönüşür. Dilbilgisi ve imla böyledir. Biz hem yazarız hem de matematik yaparız. Bu bölücü anlayıştan tez elden vazgeçelim. Doktor iyi bir yazar, avukat filozofik bir âdem olabilir. Yazar Peyami Safa’nın doktor olması gibi. Sözelciden tasarımcı, matematikçiden de iyi bir senarist olabilir. Ercan Kesal aktörümüz doktordur. Bu tarihte de böyleydi. İnsan yaşamını bu kadar parçalı kılmak, insana hizmet etmez. Bu anlayış, bir yazamama tuzağıdır. Gençler, bu kalın ve kaba ayrıma kurban edilmemelidir. Tez elden sözel ve sayısal ayrımından, genel kültür bütüncüllüğüne ricat edelim derim. Bu parçalanmışlık, gençleri perişan ediyor. Yarışmalardaki saçma cevaplar buna bariz örnektir. Gülüyoruz ağlanacak halimize!

Dilekçe yazamayan, bilişsel yeteneği zayıf, kalem tutamayan kendini emojiye indirgemiş bir nesil geliyor. Yazma fukaralığı diyorum. Slm, nbr, acz muhabbeti budur. Veyl olsun, bu duruma! İfadeyi yazıya dönüştürmek bu kadar zor mudur? Hayır. Tamamen kültürel yoksulluk meselesi. Epey okuma, biraz düşünme, etkili bir kitaplık, güncel fikir kırıntıları, sizi yazma ritüellerine yönlendirecektir. Hadi bakalım gençler. Kimse anasından yazar doğmuyor, kimseye de vahiy gelmeyecektir. Yazmanın mesele olmadığını göreceğimiz günler dileğiyle, kalın okuma ve yazma günlerinde. İyi bir yazı aleminiz olsun.





YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
HABER ARŞİVİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI