Penis Büyütme Ameliyatı Penis Enlargement Surgery Turkey Burun Estetiği Ankara Lazer Epilasyon Ankara Lazer Epilasyon Ankara Kürtaj Ankara Kızlık Zarı Dikimi Ankara Lazer Epilasyon Konya Cilt Bakımı Konya Kıl Dönmesi Tedavisi Ankara Hemoroid Tedavisi Ankara Meme Ultrasonu Ankara Radyolog Ankara Selülit Tedavisi Konya Göz Kapağı Estetiği Ankara deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu bonus veren siteler
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler
Bugun...


Naci KONYAR

facebook-paylas
SÖZ İNCİLERİ İLE YORUM…
Tarih: 11-02-2025 09:01:00 Güncelleme: 11-02-2025 09:01:00


Sohbetler gerek söz gerekse de yazıyla olsun yüzyıllar boyunca insanlar için irfan sofrası olmuşlardır. Divan edebiyatı şiiri başka bir deyişle Osmanlı şiiri söz incileriyle kadim değerlerimizden bir hayat tarzı üretmiş kamil insan olmayı, o insanı yetiştirmeyi hedef almıştır. Osmanlı şiiri veya tasavvuf madde insanından latif insana giden bir yolculuğu anlatır. Bu yolculuğun dil ve gönül güzelliğinin biz lise yıllarında Nedim’i, Baki’yi, Nefi’yi Şeyh Galib’i okuyarak Fuzuli’nin Su Kasidesini, Ziya Paşa’nın Terkib-i bentlerini ezberleyerek tadına vardık.

Gelin dilimizin güzelliklerini, kadim zevklerimizi tatmak isteyen, aklıyla olduğu kadar gönlüyle de düşünen yeni nesillere yüzyılları aşıp günümüze gelmiş, insani ve kültür değerlerimizin nakışlandığı bazı söz incilerini hatırlatıp bin yıllık mirasımızdan bir avuç tohum atalım. Ülke meseleleri ile söz incileri arasında bir bağ kuralım.

Beka-yı mülk adl ü ilm iledür

Vefa-yı ilm akl ü hilm iledür.

Şeyhi bugünün Türkçesiyle şöyle diyor; ‘Bir ülkenin varlığının devamı adalet ve ilim iledir; ilmin vefası ise akıl ve yumuşak huyluluk iledir. Yani, devletin devamlılığı yönetimde adalet ve ilmin olmasına bağlıdır. İlmin bize vermesi gereken de akıllı olma ve yumuşak huyluluktur.

Amasya şehrimizde yöneticilik yapan ve adı bir bulvara verilen Ziya Paşa; yüksek makamların ve o makamlardan düşmenin ne demek olduğunu iyi bilenlerdendir. Bize altın kese içinde sunmuş olduğu nasihatte şunları söyler;

Hem heva üzre seyr eder taht-ı Süleyman dediler

Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde.

(Rüzgara emreden Hz. Süleyman’ın tahtının yerinde şimdi yeller esmektedir. İşte bunun üzerinden kendine pay biç. İktidara, makama, devletten alınan güce bakıp aldanma bir gün bakarsın devran sürdüğün saltanata ait ne varsa uçup gitmiş, yerinde yeller eser olmuştur.)

Her zilletin elbette bir izzet var içinde Seyret çeh-i Kenan’ı ne devlet var içinde

Şeyh Galib

(Küçük düşme gibi görünen hallerin içinde elbette bir yücelik vardı; Kenan diyarında Yusuf’un atıldığı kuyuyu düşün ki ne büyük bir istikbal vardı içinde)

Pir Sultan Abdal;

Bir sürçmekle at ayağı kesilmez

Bir suç ile adem oğlu asılmaz.

Şeyh Galib

Afv eyleyelim ki belki bilmez

Bir sürçen atın başı kesilmez

Dizeleriyle küçük bir hata yapan insana büyük ceza verilmez. Adaleti gözet ama merhameti de unutma diyerek seslenmişler yıllar öncesinden.

Yazanı belli olmayan bir dize de bakın neler söylüyor;

Mukteza-yı hükm-ü kanun-i tabiat böyledir

Düşmek üzre yıldırım ekser mualla tak arar.

(Tabiatın yaratılış kanunlarının tecelli şekli böyledir; Yıldırım bile düşmek için genellikle yüksek yerleri arar. Onun için musibetlerin yüksek şahsiyetleri bulmasına şaşmayanız.)

Senedi batıl olur, batıl olan davanın.

(Şinasi; doğru ve haklı olmayan davaların belgesi de asılsız olur diyor)

Neyzen Tevfik;

Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır

Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.

Mısralarını 1940’larda yazmış. Büyük şair ‘Hak bilincinin’ ‘Konuşma hakkının’ ve ‘Mantığın’ sakatlanmasını ne güzel özetlemiş.

Alimlerin ilmi ve bağımsız düşünceyi terk etmelerini, zenginlerden ve devletten medet ummaya başlamalarını, devlet adamlarının alimleri kendi etkileri altına almalarını ve emanetin ehil olmayan insanlara verilmesini Keçecizade İzzet Molla;

Meşhurdur ki fısk ile olmaz cihan harab

Eyler onu müdahene-i aliman harab

(Dünya kötülükle, fesatla bozulmaz. Onu bilginlerin dalkavuklukları bozar) mısraları ile ne güzel betimlemiş.

Geçmişten günümüze bazı söz incilerini hatırlayıp okuyucularımızla muhabbet ettik. Ruhi-i Bağdadi’nin duymuş olduğu endişeleri hissederek.

Çoktur eğer derd ü belası muhabbetin

Amma ne çare elde değil ihtiyarımız.

(Muhabbet dediğin gerçi hoştur amma derdi ve belası da çoktur. Bunu biliyoruz da ne yapalım bulaşmamak elimizde değil)

Çünkü Divan şairi Faizi’nin mısraları ile teselli bulduk

Ne kesb-i mal için say ve ne cahe rağbetim vardır

Kanaat çok yaşasın sayesinde rahatım vardır.

(Ne mal toplamak için gayretim ve ne de mevki makama rağbetim vardır. Kanaat sayesinde rahatlığımız vardır.)

Bela insanın sözü üzerine gelir. İnsanın değeri de değersizliği de dilinin altındadır. Dağda güzel söz söyle ki dağ da onu güzel aksettirsin demiş inci ustaları.

Okuyucularımıza Şeyh Galib’in dizelerini hatırlatarak veda etmek istiyoruz;

Kıymetlerimiz bilinsin ahbab

Erbab-ı tabiat oldı na-yab

(Dostlar kıymetimizi bilin; çünki kabiliyet sahipleri kayboldu gittiler)

İnsanın ve insanlığın kıymetinin bilinmesi dileğiyle…





YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
HABER ARŞİVİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI