Bugun...


Recep Orhan Özel

facebook-paylas
ORUÇ AHLAKI
Tarih: 15-03-2024 09:32:00 Güncelleme: 15-03-2024 09:32:00


İbadetler, zamanı ve şekilleri Allah tarafından belirlenmiş yükümlülüklerdir. Namaz, oruç, hac ve zekât gibi temel ibadetlerin nasıl ve ne zaman eda edilecekleri gerek Kur’ân-ı Kerîm ve gerekse Peygamberimiz (s.a.v) tarafından gösterilmiştir. İslâm’ın beş şartı arasında sayılan söz konusu vecibelerin dînî/fıkhî tanımları daha çok zâhirî yönleri üzerinden yapılmıştır. Bu bağlamda kitaplarımızda oruç şu şekilde tanımlanmaktadır: “Tan yerinin ağarmasından güneşin batmasına kadar şer‘an belirlenmiş ibadeti yerine getirmek niyetiyle yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmayı” Görüldüğü gibi tanımda daha çok oruç ibadetinin şekilsel yönü öne çıkmaktadır. Ancak bütün ibadetler gibi oruç da bahsi geçen şekillerden çok daha öte bir şeydir. Peygamberimiz (a.s) söz ve fiillerinde bunları bize tebliğ edip göstermiştir. Sahîh-i Buhârî’de geçen bir hadîs-i şerîfte “Her kim yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, o kimsenin yemesini içmesini bırakmasına Allah'ın hiçbir ihtiyacı yoktur” buyrulmaktadır. Benzeri bir hadiste ise Hz. Peygamber (a.s) “Nice oruç tutanlar var ki, aç kalmaktan başka bir kazançları yoktur.” buyurmaktadır. Biz buna “oruç ahlakı” demeyi uygun görüyoruz.  İşte buradan mülhem büyük İslâm âlimi İmam Gazzâlî orucu üçe ayırır. Birincisi avâmın orucudur. İkincisi havâssın orucu, üçüncüsü ise havâssu’l-havâssın orucudur. Üstadın “avâm” dediği kimseler ibadetleri sadece şekil düzeyinde bırakan, içselleştirmeyen yani ahlâkî bilinç ve davranışlara dönüştüremeyen kimselerdir. Bunlar orucu sığ bir anlayışla sadece yeme içmeden kesilmek olarak anlarlar. “Havâs” ise seçkin kimseler demektir. Seçkin kullar ibâdetlerin hedef ve amaçlarını idrak etmiş kimselerdir. Bunlar oruç tutarken bütün görünür uzuvlarını da oruca eşlik ettirirler. El, dil, göz, kulak da mideye katılır. Bunların da üstünde çok daha seçkin kimseler (havâssu’l-havâs) vardır ki kalbi de bu ibadete ortak ederler mâsivâ denilen Allah’tan başka hiçbir şeyi gönül dünyalarına almazlar.

Oruç ibadetinin diğer ibadetlerden ayrılan ve onu farklı kılan bazı yönleri vardır. Örneğin namaz gün içinde belirli kısmî vakitlerde ve belirli bir mekânda kılınır ve biter. Ama oruç öyle midir? Evet oruç imsakla başlar ve iftarla biter. Ancak şu var kibu iki vakit arasında geçen uzun sürede sürekli oruç halinde yani ibadet halinde oluruz. Hele yaz aylarında on altı saate varan oruçlar tutulur. Bu süre zarfında her saat, her dakika, her saniye kısacası vaktin en küçük birimine kadar ibadet halinde olmaktan bahsediyoruz. Mekân yönünden de durum farklı değil aslında. Namazı camide veya evde kılabilirsiniz. Ama oruçlu iken hayat devam eder ve siz camiye de gitseniz çarşıya-pazara da çıksanız, evinize de gelseniz oruçlusunuzdur.  Otursanız da kalksanız da, yürüseniz de koşsanız da hatta bir süre yatıp uyusanız da oruçlusunuzdur. Oruçlu için her yer sanki bir mabet haline gelir. Bu nedenle oruç zaman ve mekâna sığmayan bir ibadet gibi gelmiştir bize.

İşte tam da burada bu geniş ibadet halini muhafaza etme ve ona yakışmayacak hal ve hareketlerden kaçınmanın gereği ortaya çıkar. Oruçlu iken helal olanla aramıza mesafe koymak durumundayız. Haramla olan münasebeti siz düşünün. Mideye helal de olsa yiyecek ve içecek girmeyecek ama ağızdan da çirkin söz çıkmayacaktır. Göz harama yumulacak, kulak harama tıkanacak, el harama uzanmayacak, ayak harama yürümeyecektir. Tabiri caizse beden her yönüyle imsâk halinde olacaktır. İnsan oruç tutarken oruç da insanı tutacaktır.

Şüphesiz oruç bir “sabr-ı cemîl” eylemidir. Sabr-ı cemîl, “güzel sabır” anlamına geliyor. Her sabır bu vasfı taşımıyor maalesef. Sabır gönülsüz, zoraki, istenmeden veya kerhen olunca sabr-ı cemîl olmaktan çıkıyor.  Nasıl belâ ve musîbet anlarında Yaradan’a küsmeden, takdire kızmadan sabretmek asılsa oruç tutarken de gönül hoşluğuyla sabretmek ibadetimizi kıymetlendirmektedir. Bu bağlamda orucun manasına mutabık olmayacak bazı söz ve davranışlara rastlanmaktadır. Oruç öfkenin, sabırsızlığın sebebi olmamalıdır. Çabucak nükseden asabiyet problemlerini, geçimsiz hallerini oruçla ilişkilendirenler “avam orucu” tutmaktadırlar. “Oruç başıma vurdu” ne kadar talihsiz bir cümle mesela. Keyifsizliğimizi, tahammülsüzlüğümüzü oruca bağlamak oruçtan şikâyet eder gibi olmuyor mu biraz ne dersiniz? Ya neredeyse tüm günü uykuyla geçirmek bu mübârek ayın saygınlığı ile nasıl bağdaşabilir? Halbuki Şehr-i Ramazan on bir ayın sultanıydı. Onu sultan gibi karşılamak gerekiyordu. Hanelerimize teşrif etmişken saatlerce yatıp uyumak, halk deyişi ile “orucu uykuya tutturmak” saygıda kusur etmek demekti.

Şu mübarek ayın bir an önce gidişini gözlemek, giden ve tekrar geleceği bilinmez o eşsiz günlere üzülmek yerine kalan günleri sabırsızlıkla saymak da bir gaflet alâmetidir. Ramazân-ı şerîfin manevi kıymet ve büyüklüğünü idrak edenler onu hasretle beklenen bir misafir sevinciyle karşılarlar. Misafire yüz ekşitilmeyeceğini bilirler. Sevinçleri “merhaba”lara yansır ve hüzünleri de “elveda”lara. Ramazân-ı şerîf bir limana belli bir süre yaklaşan içi mücevherât ile dolu bir gemiye benzer. Fırsatı ganimet bilenler o limanı, o gemiyi dört gözle beklerler. Tembellik edenler de mahrum kalırlar.

Her ibadet Mevlâ’ya sunulmuş bir hediye gibidir. Armağanların merciine imkân nispetinde özenle sunulması icap eder. Defolu, kırık-dökük yani özensiz hediyeler isterse en güzel ambalajlarla sunulsun hürmetsizliğe delâlet eder. Onun için kötü sözlere, dedikodulara karşı da ağzımız oruçlu olsun. Gözümüz harama karşı “niyetliyim” desin. Kulağımız günaha kapansın. Elimiz yanlışa karşı yumulsun. Ayaklarımız yanlış yerlere yürümesin. Kısacası baştan aşağıya oruç kesilelim.

Öyle güzel sabredelim ki oruçla, iftarı hak edelim. İçimizden gelerek “Yâ Rabbi sadece senin için oruç tuttum” diyebilelim. İftar işte böylesi sabr-ı cemîlin semeresidir. Cennete vuslatı hatırlatıyor bize iftar. Sabrediyorsunuz ve sonunda nimete nâil oluyorsunuz. Her iftar cennete vuslat provası sanki. Hoş geldin Yâ Şehr-i Ramazân…





YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
HABER ARŞİVİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI