Bugun...


Ülkümen PELİTLİ

facebook-paylas
İŞTE TAM ZAMANI TÜRKİYE’M…………..
Tarih: 26-12-2016 00:00:01 Güncelleme: 26-12-2016 00:00:01


     Önceki hafta yaşanan 37 si polis, 7 si sivil 44 şehidimiz ile geçen hafta Kayseri’de yaşanan alçak saldırıda şehit olan 14 Mehmetçiğimize Allah’ tan rahmet, iki saldırıda yaralanan 200 ün üzerindeki yaralıya sağlık, ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum. İnşallah son olur bu ocaklara ateş düşüren alçak saldırılar.

      Daha bunun acısı yaşanmadan, dünya dengelerini sarsabilecek, ikili ilişkilerle birlikte arkasındaki gizli servisler ve devletler dahil çatışmaların önünü açacak bir eylem olan, Rus Büyükelçinin öldürülmesini yaşadık.

      Birer hafta arayla yapılan bu kalleş eylemler de, öncelikle geçen yıl yapılan saldırılarda binlerce haini hendeklere gömen polis kardeşlerimiz, bu hafta ise yine hendeklerde bu hainleri polis ile birlikte hendeğe gömen, dağlarda ininde perişan eden ve son olarak da Fırat Harekatı Kalkanı içerisinde sınır ötesinde onlara hayatı zindan eden ve Kıbrıs Barış Harekatında destan yazan Kayseri Komando Tugayı hedef alındı. Burada vermek istedikleri mesajı, çiğ çiğ yutacaklar merak etmesinler.

      Fakat bu saldırılara üzülmekle, lanet etmekle beraber tüm birimlerimizle beraber yapmamız gereken güvenlik uygulamalarını asla ihmal etmemeli, gerekirse bizim hayatımızı ağırlaştırma pahasına, onlar için cehennem oluşturulmalı. Bundan birkaç yıl önce Amasya Çiğdemlik köyü yakınında yapılan bombalı saldırıyı hatırlayın. Görev gereği Erbaa’dan dönerken, sadece 1 dakika önce gerçekleşmişti olay. Yani bizzat canlı yaşamıştım. Hırsızlık ihbarı yapılıyor, jandarma sivil araçla gidiyor, ne hikmetse onlarca minibüs ve yüzlerce araç geçmesine rağmen patlatılmayan bomba, içinde jandarma olan minibüs geçerken patlatılıyor ve yanılmıyorsam iki şehit ve beş yaralı veriyoruz. Uzaktan gelen arabanın içinde jandarma olduğu görülemeyeceğine göre, plakayı veren ve yolda gözleyip haber veren birisi var mutlaka. Ki istihbaratın içine FETÖ nün nasıl sızdığı herkesin malumuyken.

      Kayseri’de ki saldırıda da, saldırı çalıntı araçla yapılıyor ve sahte plaka takılıyor. Şehir girişlerindeki gerekirse tali yollarda ki aramalar asla gevşetilmemeli. Araçların motor numarası bile kontrol edilmeli, tek tek insanlar durdurulup arama yapılmalı, gerekirse şehir içinde de sık sık durdurup arama yapılmalı ve kimse rahatsız olmamalı. Bir kişi bile ele geçirilse belki bu olay önlenir. Bir adam Urfa’dan araba çalıp, gelip hemen askerlerin çıkış saatini tespit edip, üstelik aracı takip edip, bombayı patlatamaz. Bunun için günler bazen haftalar süren keşif çalışmaları ve istihbarat yapılır. Onun için kimse her an aramadan veya durdurulmaktan rahatsız olmamalı. Aksine yüzlerce yüreğe düşecek kor ateşi yakılmadan söndürülür, üstelik onlarca canlı bombanın bu şekilde yakalandığını ve büyük bir başarı sağlandığını biliyoruz.

      Son zamanlarda ve daha önceden de bu eylemleri yapanların Suriye’den ülkemize girdikleri anlaşıldı. O zaman güçlü devlet imajına uygun şekilde gidilecek, Cerablus, Çobanbey ve El Bab da olduğu gibi belli ülkelerle uzlaşılırken bazılarını takmadığımız gibi,  gerekirse Kobani’de, Afrin’de, Cezire’de, Irak’ta Şengal, Telafer’de dünyayı başlarına yıkmalıyız. Biz onlar geçmesin diye milyonlarca lira harcayarak, yüzlerce kilometre duvar örerken, adamlar bizim saldırmayacağımıza o kadar güvenleri tam ki sınırda nöbetçi bile koymuyor, zaten 600 kilometrelik sınıra nasıl nöbetçi dikecek çapulcu güçleriyle, olmayan ordusuyla. Suriye’de 21 şehit verdik diye kıyameti kopartıp, oluşturduğumuz 2000 km2 lik bölgeyi göz ardı edip, ne işimiz var o bataklıkta diyenlere, sanırım iki haftadaki 58 şehidimizin olması en güzel cevaptır. Yani saldırıyı beklemeyip, yatağında vurmalı. Artık strateji değiştiren ve operasyonel gücü dünyanın sayılı güçleri arasına çıkan TSK, onların o yaşadığı yerleri cehenneme çevirmeli.

      Türkiye’nin Kürt vatandaşlarla problemi yok. Öyle olsa Irak’taki Kürt Devletinin hamiliğini yapmazdı. Hiçbirimizin de sorunu yok, onlarda son bir yıldır HDP-PKK ile araların mesafe koyarak, ayrılmayı istemediklerini, artık kaybedecek şeyleri olduğunu, birlikte yaşamayı seçtiklerini, eskiden olsa milyonların sokağa döküleceği operasyonlar ve tutuklamalarda sokağa çıkmayarak ve devletin yanında durarak gösterdiler. Devlet ve milletimiz de o zaman sosyal sorumluluk projeleri, istihdam alanları, sosyal ve kültürel yaşam alanları açarak, açıklamış olduğu projeleri bir an önce hayata geçirmeli ve geçirecektir de. Çünkü daha iki yıl içinde yakından tanıdığım iki değerli ailemizin kızları, Kürt kökenli kişilerle evlendi. Aynı durum Alevi kökenli kardeşlerimiz içinde geçerli. Çünkü biz onlarla, onlar bizlerle et ve tırnak gibiyiz ve asla ayrıştırılamayız. Beğenilir, beğenilmez daha düne kadar insanların Kürt veya Alevi olduğunu söylemekten bile çekindikleri ortamdan, geldiğimiz nokta ortada. Yeterli olmayabilir ama mutlaka daha ileri mesafeler kat edilecektir.

      AK Parti ve MHP bu kritik günlerde özenle dikkat ettikleri gibi bundan sonra da, kutuplaştırıcı söylemlerden kaçınmalı. Çünkü iki lider memleketin emniyet sübabı görevini yerine getiriyor. Son olaylardan sonra Sayın Kılıçdaroğlu’da bu söylemleri en net ve yüksek perdeden dile getirmeye başladı. Fakat büyükelçi saldırısı ve anayasa değişikliği ile birlikte, yine akrep kurbağa hikayesine dönüp, diktatör söylemleri ile algı operasyonuna devam etmeye başladı. Gerekirse Meclise gelen anayasa değişikliğini ertelenmeli. Çünkü zaten Cumhurbaşkanımız gerektiği şekilde yetkisini kullanıyor ve iki parti arasında toplumu gerecek tartışma ortamından kaçınılmalı. Nasılsa birkaç ay sonra yeniden değerlendirilir. Burada hayatın normal akışının devam ettirilmesi ve yapılacak işlemlerin terörden etkilenmemesi adına normal seyrinde yürütülmesi bir gerekçe olabilir ve haklıdır da. Ama Meclis’te o görüşme sırasında yapılacak tartışma ve ağır söylemlerin olacağı, az çok siyaset gündemini takip edenler tarafından tahmin edilebilir. Bunun da sahadaki birleşmeyi etkileyeceği ihtimal dahilinde. Bu ağır söylemlerin kutuplaşmaya edeceği hizmet de.

      CHP artık şu mağduriyet edebiyatını bırakmalı ve HDP nin tutuklu milletvekillerine acımayı bırakmalı. Bunlar arkasını dağa, PKK ya, dayayıp söylem ve eylemleri ile Türk Milletini tehdit ederken aynı zamanda CHP seçmenini de tehdit ediyor. Gariban memur, gariban akademisyen, gariban gazeteci, gariban asker söylemleri artık terk edilmeli. İçerden istihbarat olmasa bu tür eylemler yapılamaz. Çünkü, bunu da belki o garip dediğin bir memur veya er dediğin bir rütbesiz yapabilir. Örneğin Mardin’de Kaymakamımızı şehit eden bombayı yerleştirmeyi planlayan yazı işleri müdürü. 15 Temmuz darbe kalkışmasında ki 1 numaralı isim, İlahiyat fakültesi öğretim üyesi yani akademisyen. Cumhurbaşkanı için ölüm emri veren Devletin üst kurumlarının birinde çalışan bir uzman yani onların imamı. ÖSYM, KPSS, Polis koleji gibi sınavlarda, onları o dershanelere yönlendiren ve orada çalınmış soruları hızlı eğitimlerle ezberlettirenler eğitimci. Eğer bu büyükelçiyle beraber dünya barışına saldıran polis daha önceden açığa alınsaydı sanırım anne,babası gariban ve mağdur statüsünde yani o meşhur bir milyon mağdurun!  içinde olacaktı. Alınmadı dünya düzeninin temeline bomba koydu CHP nin gariban memuru!!. Yani her alanda kim bu işin içindeyse, sonuna kadar gidilmeli.

      HDP eylemleri kınarken o metnin içine, bizim PKK ile ilgimiz yok ve PKK yı lanetliyoruz demediği sürece, kınama mesajlarının samimiyeti asla olamaz. Babada evlada kızar ve kınar ama bir yere gelince sahip çıkar. PKK-HDP ilişkisi öyle olmamalı. Çizgisini keskin şekilde ayırmalı.

      Ülke topyekun sağduyulu olmak ve oyunlara gelmemek zorunda. Arap baharı Tunus da bir işportacının kendini yakması ile başladı ve Arap dünyası kan gölüne döndü. CHP li siyasetçilere saldırı, HDP binasına saldırı tam onların istediği ortamın oluşmasına neden olur. Alevi- Kürt-Türk ayrışmasına yol açar ki, en istenmeyen olay bu. Devletin güvenlik güçleri olaylara hakim olabilecek kudrette kimse merak etmesin.

      Bir arkadaşım mezhebi kimliği ve siyasi düşüncesi nedeni ile bana sürekli; buradan bakınca oradan korkuyorum diyor. Bende buradan bakınca 1971 deki 12 Mart Muhtırasın da babası Tunceli’ye sürülmüş bir bürokratın oğlu, 1980 askeri darbesinde  siyasi yönetici olarak hesap vermiş ve yasaklanmış bir siyasetçinin oğlu, 28 şubat sürecinde ülkesini sevmekten ve özgürlük anlayışı gereği türban ve Kur’an Kurslarını savunan, önüne Türkiye haritaları konularak yer beğen denip, ardında gece yarıları belirsiz arabaların dolaştığı ve en sonunda arabamın içinde eşim ve çocuğum varken Samsun yolunda kurşunlanmış bir insan olarak,kuşaklar boyu ben de karşıya bakarak aynı kaygıyı yaşadım. İnsanların bir çoğu da benim gibi aynı kaygıları yaşadığı için bu iktidara sahip çıkıyor, işte karşının anlamadığı bu. 28 Şubat 1000 yıl sürecek diyen ve orduyu mezhep yapılanmasına çevirenlerin verdiği korku da aşılmalı artık.  İnanın bir araya gelsek ve günlerce otursak bu karşıdan korkan arkadaşım ile, aramızda ne mezhep, ne etnik köken, ne de siyasi konuşma açılır, açılsa bile işin espri yönü ağır basar ve sadece güler geçeriz.

      Karşıdaki arkadaşımın beni çok sevdiğini bildiğim kadar benim de onu çok sevdiğimi bildiğine eminim. Dilerim genel sevgilerin genel korkuların üstünde yaşandığı bir ülke de, birlikte yaşamak ve oyunları bozmak zorundayız.

            İŞTE TAM ZAMANI TÜRKİYE…….





YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
HABER ARŞİVİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI