Bugun...


İsa ÇOLAKER

facebook-paylas
İYİ BİR DEĞERLER SİSTEMİ İÇİN EDEBİYAT GEREKLİDİR
Tarih: 30-12-2023 09:08:00 Güncelleme: 30-12-2023 09:08:00


Edebiyatın işlevleri meselesi tartışmalı bir konudur. Edebiyatın koruyucu ve geliştirici bir tarafı olduğunu düşünenlerdenim. İnsanın sanata olan ihtiyacı düşünülünce, edebiyatın yeri konusu daha iyi anlaşılır.Edebiyat, tek başına bir sanat değildir. Onun etki alanı, başka sanatlarla ve alanlarla yakından ilişkilidir.Psikoloji, felsefe, din, tarih, dil gibi alanların edebiyatın tarlası olduğunu unutmamalıyız. Konumuz bu değil, konumuz, edebiyatı sahici kılan unsurlar. Edebiyat çok gerçekçi bir alana kurulmuştur.Onun hakikate denk gelen taraflarını konuşmalıyız. Niye edebin kendisine ihtiyacımız var? Edebi anlatmak, tek başına bir edebiyat mıdır? Bunları konuşmalıyız.

Edebiyat bizi eğitir, eğitmelidir de. Terbiye etmeyen edebiyat, edep köküne ihanet etmiş olur. Yaşayan edebiyatın edepten uzaklaşma ya da nesneleşme gibi bir meselesi var.Bunu yazılan şiirlerin kurmacasından, hüzün eksikliğinden, sırasız kelime oyunlarından, şiirlerin kuruluğundan anlayabiliriz.Okudukça zorlandığınız metin yığınları var.Metin yavan olduğunda, nesir olsa ne yazar, nazım olsa ne yazar? Hiçbirşey vaz etmeyen bir metin, nasıl terbiye edici bir mesaj verecek?" Yarayla alay eder, yaralanmamış kişi" diyen Shakespeare, aslında derdi olmanın önemine vurgu yapar.Peki, derdini sevmeyi ve ona çözüm üretmeyi anlatan bu dizeyi nasıl anlatacağız? Tabii ki edebiyat vechesiyle. Edebiyat, edepten uzaklaştıkça, insana bir şey anlatmak mesele olur. Çünkü edebiyat, bir estetik kaygıdır.Estetik olanda da güzellik kaygısı ve temelde varlık endişesi vardır.

Edebiyatın eğitim aracı olduğunu unutmadan, bazı değerleri vermenin bir yordamı olduğunu bilmeliyiz. Edebiyat yolculuğumuzda bizi yalnız bırakmayan bir eğitim kaygısı vardır.Sevgiyi, aşkı, sempatiyi, ilgiyi, değeri, varlığı edebiyatla kavrarız.Ulu orta konuşmayan edebiyat, sindirilmiş metinlerle gönlünüze girer." Çok mukbili gördüm ki güler; içi kan ağlar,/Handân görünen herkesi hürrem mi sanırsın?! diyen Ziya Paşa; aslında insanın hüzünlü tarafını gizlediğini anlatmak istemiştir.Yani o da derdini seven insanı tarif eder.Kullanılan dil ve üslup farklı da olsa, sonuçta derdin sosyolojisi yapılmaktadır.Yukarıdaki mısraları derste bile kullanabilirsiniz.Konu da hüznün dayanılmaz vasfı olsa gerek.Shakespeare ile Ziya Paşayı derd ortağı yapmak, edebiyatın işidir.Onun için edebiyat iyi bir mürebbidir ya da terbiye edicidir, diyoruz. Öğretmeniniz edebiyat olursa, edep ve haya sıkıntısı çekmezsiniz.

"Anlamaz hal-i perişanı perişan olmayan." diyen Ziya Paşa, edebiyatın sorun çözücü ve ahlakçı tarafına da gönderme yapar.Edebiyat bir yönüyle tecrübî bir deneyime dayanır. Yaşadıklarınızı dile getirdiğinizde veya yaşamınızı süslediğinizde, edebiyat size yoldaşlık eder.Perişana yardım etmeyi erdem olarak aldığınızda, merhamet eğitimi ortaya çıkar.Bu yönüyle edebiyat, bir ahlak eğitimidir de.Ahlakı vazetmeyen bir edebi metin, zaten başka birşeye hizmet eder. "Dertli halinden ne bile, yüreği sağ olan kişi." diyen Yunus Emre, kalp eğitimine vurgu yapar. Merhameti sadece acımak olarak görmez. Vicdan eğitimi için, iyi bir yürek devleti olmalı der. Mesele budur. Sadece polisiye roman okumak veya yazmakla, adalet fikrini inşa edemezsiniz.Edebiyat bir kalp eğitimi gerektirir. Bunu da dilin imkanlarıyla yapan edebiyattır.

İyi bir değerler sistemi için edebiyat gereklidir. Kişisel gelişim kitapları ve metinleri kadar, edebiyatın da değer inşası mümkündür. Yüzyıllar öncesinde:"Girebilsen şu sinemde neler var / Gülüp oynadığım ele karşıdır." mısralarını söyleyen Karacaoğlan, aslında sevme kabiliyetine önem atfetmektedir. O da derdini seven, hüzünlü bir insana gönderme yapar. Hüzünlü adam da, sorun çözen insandır.İyidir.Modern toplum da kendini açık etmeyen insanların toplamı değil midir? Evet. Edebiyat, insanı da faş eder.İçimizdeki çocuğu da edebiyat terbiye eder.Edebiyatın iyi bir öğretici olması çok özgül bir durumdur.Edebiyat eğitiminden geçmiş bir adem, hâl eğitimi almıştır.Edebiyatçıyı hal ve hareketlerinden tanımalıyız.

Kişilik inşa etmek için, din kadar edebiyata da ihtiyacımız var."Anlatamam derdimi dertsiz insana." diyen Aşık Veysel, derdi olan insana sevgisini anlatır. Buradaki dert ortaklığı, sadece metinlerarası bir ilişki değildir.Edebiyat, tespit edilen meseleleri tarihe taşıyan çözümler üretme aracıdır da.Dünyayı imtihan yeri gören Aşık Veysel, aslında derdin çözümünün yine, halden anlayan insanda olduğunu anlatmak istiyor. İşte bütün mesele budur. Halden anlayan ve hemhâl olacağımız insan yetiştirmek.İnsanı alkolle, sigarayla, internetle vb. inşa edemiyoruz. Bu artık ayan beyan oldu.İnsan gönle hitap edilerek kurgulanan bir varlık. Dinle, dille, edebiyatla, sosyolojiyle vb. araçlarla yetiştirilen bir varlıktır.İnsanın, derdini kovaladığı yere dünya diyoruz.Onun için edebiyata ve edebiyat eğitimine acil ihtiyacımız var.Toplumu, bu kıtal halinden kurtaracak araçların en önemlilerinden birisi edebiyattır.Edebiyatın iyi üretildiği toplumlarda, gözle görülür bir değerler silsilesi oluşuyor.Bunu erdemli her toplumda gözlersiniz.

Dertlerimize şifa olacak, iyilik arayışı bir şiir ve şairle bitirelim. Dilerim mürebbiyemiz edebiyat ve sanat ustaları olur:" Âh yıkukla sınuklardan gelür/Hak yıkuk sınuk gönüllerde olur."Ahmedî





YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
HABER ARŞİVİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI