Bugun...


Kadir AYDIN

facebook-paylas
OSMANLI DÖNEMİ BAŞ SÜSLEMELERİ VE GİYİM-KUŞAM ÖZELLİKLERİ-1
Tarih: 21-11-2023 09:13:00 Güncelleme: 21-11-2023 09:13:00


Giyim, coğrafi koşullar, cinsiyet, yaşam tarzı ve kültür etkisi ile tarih boyu değişime uğramıştır. Kültür geleneksel giyim tarzına da yansımış, hiyerarşi yapı, ekonomik durum, toplumsal statü, meslekler ve uğraşı alanları giyim tarzının belirleyicileri olmuştur. (Türkoğlu, 2002, s.22)

Giyim kuşam insanoğlunun doğal ihtiyaçlarındandır. Havanın sıcağından, soğuğundan ve vahşi hayvanlardan korunma amacıyla örtünme, mahrem yerleri örtme şeklinde ortaya çıkan giyim kuşam, zamanla süslenmeyi de kapsamına alarak hayatın vazgeçilmez bir unsuru olmuştur. Sosyal yaşamın gelişmesi, teknolojik ilerlemeler, giyim kuşam ve süslenmeyi ayrı bir sanayi dalı durumuna getirmiş, bu alandaki değişiklikler moda adı altında bütün ulusları etkiler hale gelmiştir. (Özel, 1992, s.11)

Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan, Fatih dönemine kadar giyime ilişkin yeterli güvenilir bilgi elde edilememiştir. Fatih döneminden sonra ise yabancı gezginlerin, Türk ve yabancı ressamların resimleri ve minyatürlerinden bilgi edinilmeye başlanmıştır. Ayrıca padişah saraylarında saklanan giyim eşyaları da bu konuda bilgi edinmemize yardımcı olur.

Osmanlı Devleti’nde İslam, Hıristiyan, Musevi gibi ayrı dinden topluluklar ve bu toplulukların da kendilerine özgü giyimleri bulunmaktadır. Bunun yanı sıra saraylıların, esnafın, askerlerin ve din adamlarının özel giyimleri de ayrı ayrıdır. Ayrıca yaş, cinsiyet, rütbe gibi etkenlerde giyim özelliklerini etkilemektedir. (Erden vd,1999,s.3)

Fatih Sultan Mehmed'in ölümünden sonra sarayda gelişen ölen sultanların giysilerini bohçalayarak saklama geleneği Osmanlı İmparatorluğu Dönemi işlemelerini 15. yüzyılda kısa bir boşluktan sonra 16. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına kadar kopmadan izlememize olanak sağlamaktadır.

Osmanlı sultanları giyim-kuşama önem verir, lüks kumaşlardan dikilmiş kaftanlar giyerlerdi. Onların kalite arayışları dokumacılığın gelişmesinde önemli bir yer tutar. Saray kıyafetleri ve mefruşat için kullanılan kumaşlar saray bünyesindeki atölyelerde hassa nakkaşları tarafından hazırlanan desenlere göre dokunurdu. Bu atölyeler yeterli olmadığı zamansa İstanbul ve Bursa'daki diğer atölyelere sipariş verilirdi. İpekliler devlet tarafından kontrol altında tutulur, çözgü tellerinin sayısından boyasına dek her detayın esaslarına uygunluğuna bakılırdı. (Anonim7,2008)

Görkemli giyecekler kemha (brokar), kadife, çatma (bir kadife türü), seraser (altın ve gümüş alaşımlı telle dokunmuş ipekli kumaş), diba, atlas, canfes, tafta, vala, çuha, sof ve şal gibi kumaşlarla oluşturulurdu. Topkapı Sarayı'nın sayıları 1550'yi bulan giyim-kuşam koleksiyonu ölen padişahın üzerinden çıkan ve sahip olduğu diğer giysilerinin saklanmasıyla oluştu. Padişah elbiseleri hazine eşyası sayıldığından Hazine'de saklanırdı. Ölen sultan, hanedan mensubu yüksek rütbeli devlet memuru ve din büyüklerinin eşyalarının türbesine konulması bir gelenekti ve bu türbelerden toplanan giysiler de Saray'daki koleksiyona katılırdı. Osmanlı sarayındaki ipekli ve pamukluların bir bölümünün menşei Hint, İran ve Mısır’dır. (Anonim13,2008)

 Osmanlı dönemi zamanında erkekler pantolon, gömlek ve dolama (çuhadan entari gibi önü açık olarak kavuşturulan ve üstüne kuşak bağlanan eski bir elbise) giyerler, bellerine bir kuşak sararlardı. Mendil gibi lüzumlu eşyalar kuşağın üst tarafına gelecek şekilde elbisenin üst kısmına konurdu. Uzunca bir müslin, bir fötr külahın üstüne dolanarak sarık yapılırdı. Erkekler yüzükten başka mücevher kullanmazlardı. Daha sonra II. Mehmet devrinde erkek kıyafetlerinde değişmeler oldu. Sarık yerine fes giyilmiştir. Ceket ve pantolon üzerine, dik yaka gömlek hakim olmuştur. Avrupalılaşma etkisi görülmüştür. (Erden vd,1999, s.45)

XV. yy. itibaren Osmanlı sarayı başkent İstanbul’un giyim kuşamını yönlendiren bir merkez haline geldi. İstanbullular gösterişli ve pahalı kıyafetlere yönelirken Anadolu ve Rumeli köylerinde, kasabalarında yaşayan halkı eski Türk giyim geleneğini, sade kumaşlarla, süsten uzak kıyafetlerle sürdürmüşlerdir. İmparatorluğun bünyesindeki Hıristiyan ve Musevi toplumlar ise geleneksel kıyafetlerini yaşatmışlar, ancak sokağa çıkarken çar, ferace, yeldirme kullanmışlardır, başlarını örterek Müslüman topluma ayak uydurmuşlardır. (Özel, 1992, s.12)

Osmanlı döneminde kadın giyiminde genellikle üç tip kıyafet kullanılıyordu.

1. Entariler, 2. Şalvar ve gömlek, 3. Ceket ve etek. Entarilerin şalvarlı ve şalvarsız giyilen tipleri vardır. Şalvarla giyilen entarinin üstüne salta ve fermene giyilir, bele kuşak sarılır veya kemer takılırdı. Üç etek, iki etek denilen entariler, şalvarla giyilen entariler içinde gerek şehirlerde gerekse kırsal kesimde en yaygın olanıdır. Üç etek entarinin, belden aşağı olan kısmı üç parçadır. Ön iki eteğin uçları bazen yürüyüşü engellemesin diye kemere, kuşağa tutturulur. Üç etekler; kadife, atlas, seraser, bindallı gibi işlemeli kadifeler yanında çizgili kumaşlardan da dikilmekteydi. Ağır değerli kumaşlardan hazırlananlar düğün ve tören kıyafeti olarak kullanılıyordu. (Özel, 1992, s.13)

Bu giysilerin bazılarının etek boyu, ayakların görünebileceği uzunluktadır. Bazıları ise daha uzun olup etek uçlarından ya da uygun yerlerinden kaldırılıp, kıvrılarak bele sokulur. İki yandan da kıvrılan bu eteklerin güzel görünmesine özen gösterilir. ( Erden vd, 1999, s.3)





YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
HABER ARŞİVİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI