Bugun...


Recep Orhan Özel

facebook-paylas
AMASYA II. BÂYEZİD CÂMİİ ŞADIRVANINDA BİR ÂYET VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Tarih: 08-03-2024 09:17:00 Güncelleme: 08-03-2024 09:17:00


Caminin kuzey cephesinde, ırmak tarafında on iki adet ahşap sütun üzerine oturan bir şadırvan mevcut. Birbirine yaşıt iki tarihi çınar arasında yıllardır şırıl şırıl akan, minyatür ve hüsn-i hatlarla müzeyyen bu şadırvan ferah ve estetik yapısıyla insana ayrı bir huzur veriyor. Başınızı kaldırdığınızda gördüğünüz tezyinât ve hatlar ise bir nefes almak için buraya uğrayanlara bir tefekkür fırsatı da sunuyor aslında. Ne hazindir ki bu güzellik tam anlamıyla fark edilemeyince hüsn-i hatlar da görsellikten öte bir şey ifade etmiyor. Bu durumda çoğumuzun ilgili hatların mesajlarından mahrum kaldığını söyleyebiliriz. Tabii erbâb-ı ilmi ve bir de meraklısını bundan hariç tutalım.

 Şadırvanın kubbe kasnağına İstanbul minyatürü yanında hadis olduğu söylenmekle beraber sahih hadis kaynaklarında yer almayan bir söz ile bir de madalyonlar içine istiflenmiş Ra’d Sûresi 24. âyet-i kerîmesi nakşedilmiş: “Selâmun aleyküm bimâ sabartüm feni’me ukbe’d-dâr” şeklindeki âyetin sûrede geçen kendinden önceki dört âyet-i kerîme ile de anlam yönünden bir irtibatı var. Hepsi beraber düşünüldüğünde âyet-i kerîmelerin meâlleri şu şekilde olmaktadır: “Onlar ki Allah’a verdikleri söze vefa gösterirler ve anlaşmaları bozmazlar. Yine onlar Allah’ın kurulmasını emrettiği bağları korurlar. Hem Rablerine karşı derin bir saygı duyarlar ve hem de ahiret hesabının kötü sonuçlarından korkarlar. Rablerinin rızası uğruna sabredenler, namazı kılanlar, gizli açık verdiğimiz rızıklardan infak edenler, kötülüğü iyilikle savuşturanlar var ya işte ahiret yurdu yalnızca onlar içindir. Babaları, eşleri ve zürriyetlerinden sâlih olanlarla beraber Adn cennetlerine girerler.  Melekler de her kapıdan onların yanına gelerek “Dünya hayatındaki sabrınız sebebiyle selam olsun sizlere. Bu ahiret yurdu sizin için ne güzel oldu derler.”

İşte bu âyet grubundan sonuncusu alınarak şadırvana mükerreren yazılmıştır. Görüldüğü üzere âyet-i kerîmelerde sabır vurgusu ve karşılığında Adn cennetleri gibi güzel bir sona nâil olmaktan bahsedilmektedir. Cennet bahçesinde yerlerini alacak bu güzel müminleri, adeta teşrifatçılıkla görevli melekler karşılayacak, onları taltif ederek selamlarını ileteceklerdir.

Sabır ve cennet temalı bir âyetin şadırvan için tercih edilmesi dikkat çekici doğrusu. Genelde sabır denilince musibetler karşısındaki tahammüllü davranma akla gelir. Ancak sabrın bunun yanında insanlara, günahlara, dini yükümlülüklere karşı sabır gibi daha başka çeşitleri de bulunmaktadır.

Bu durumda ilgili âyet-i kerîmenin öncelikle dini yükümlülükler ve sabır üzerinden bir mesaj verdiği anlaşılmaktadır. Bilindiği gibi ibadetler bedenî, malî, hem bedenî hem de malî olmak üzere sınıflandırılır. Özellikle bedenî ibadetlerde fert ve toplumun yararı olmakla beraber belli bir “külfet”in olduğu da göz ardı edilemez. Zaten imtihanın esprisi de burada ortaya çıkar. Bu bağlamda dini vecibeleri ifa ile yükümlü olan kimseye “mükellef” denir ve bu kelimede külfet ve meşakkat manası vardır. Gerçekten de namaz, oruç gibi ibadetlerde bedenî bir çaba ve meşakkat söz konusudur. Samimi bir müslümanın kulluk görevlerini ifa ederken nefis mücadelesi içinde olduğu söylenebilir. Namaz üzerinden gidecek olursak; kışın soğuğunda abdest alacaksınız mesela.  Mevsim gözetmeksizin her sabah güneş doğmadan önce sıcak yatağınızdan kalkacak, tatlı uykunuzdan biraz feragat edeceksiniz. Çok zaruri haller hariç tatili, izni olmadan namaza ve vakit disiplinine riayet edeceksiniz. Gün içinde dünyalık bir iş ve meşguliyetiniz varsa namaz için ara vereceksiniz.

Namaz yanında oruç ibadetinde de üst düzeyde bir nefis mücadelesi söz konusudur. Canınız çekse de yeme içmeden uzak duracaksınız. Biraz açlık ve biraz da susuzlukla sınanacaksınız. Sadece ibadetler değil ahlâkî alan da sabırla oldukça ilişkilidir aslında. Örneğin çok ama haksız yolla gelen kazanca tevessül etmeyeceksiniz. Gayr-ı meşru taleplere tamah edip yoldan çıkmayacaksınız. Yani nefsinize mağlup olmayacaksınız. İşte bütün bu mücadelenin ardında yatan en önemli haslet güzelce sabredebilmektir. Elbette ki iradesini sabra dönüştüremeyenlerin kulluk imtihanını geçmesi mümkün değildir.  Denilebilir ki cennete gidecek yollar sabır taşlarıyla döşenmiştir. Her başarı hikayesinin ardında muhakkak bir sabır hasleti olduğu gibi her ahiret ödülünün arkasında yine sabır vardır. Güzel âkıbet de elbet sabredenlerindir. Buna karşın çok aceleci ve peşinci olanlar, musibet anında isyan edenler, tembellik edip kulluk görevlerini yapmayanlar, çalışıp helalinden kazanmayı yorucu ve uzak görenler; harama iştah kabartanlar kısacası ahiret nimetlerine nispetle küçük, peşin ve nâ-meşru dünyalıklara kendini kaptıran sabırsızlar da kaybedenlerdir. Bütün günahların temelinde de gerçekten sabırsızlık vardır. Nitekim pişman olanlar çoğu kere bir anlık nefse uyduklarını itiraf ederler.      

İşte nefsini yenen ve bu amaçla şadırvan haznesinden abdest alanlara adeta göz kırpan bu âyet meleklerin dilinden “Dünyada sabrettiğiniz için bugün selam olsun sizlere. Bu ne güzel bir ahiret yurdudur” diyerek Adn Cennetlerini müjdelemektedir. Mevla’mız bizi sabredip nefsine galip olanlardan ve va’d ettiği Adn cennetlerine girenlerden eylesin.  Ramazân-ı şerîfiniz mübârek olsun.





YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
HABER ARŞİVİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI