Bugun...


Recep Orhan Özel

facebook-paylas
RAMAZÂN-I ŞERÎFİ UĞURLARKEN
Tarih: 05-04-2024 09:15:00 Güncelleme: 05-04-2024 09:15:00


Ramazân-ı şerîfin son günlerini idrak ediyoruz. Merhabalarla karşıladığımız kutlu misafiri şimdi hüzünlü elvedalarla uğurluyoruz. Sahurlarla, oruçlarla, iftarlarla, teravihlerle gönlümüze konuk olan bu mübârek ay sayılı günlerini tamamladı. Derlendi toplandı ve şimdi bizden ayrılıyor. Bir ay boyunca bu kutlu misafir gece gündüz hep bizleydi. Bu kadar ülfet ve muhabbetten sonra “Elveda, elveda şehr-i sıyâm elvedâ” deyince artık müezzinlerimiz, içimizde bir sızı hissetmemek mümkün değil.

Yüce kitabımızda özel olarak anılma şerefine nâil olan tek aydır Şehr-i Ramazan. Çünkü bu ay sözlerin en şereflisi ilâhî kelâmın insanlıkla buluştuğu bir aydır. Yani Kur’ân’ın doğduğu aydır. Bu ayın Kadir Gecesi’nde adeta “İnsanlığın karanlığını aydınlatmak için geliyorum” diyerek doğmuştur Kur’ân. Kadir Gecesi Kur’ân’ın doğum günüdür.  Bağışlanma imkânını sonuna kadar önümüze sunan baştan sona rahmet ve mağfiret ayıdır Ramazan. Ay boyunca alıştığımız sahurların, oruçların, iftar anlarının, mabetlerde kaynaşmanın bir anda çekilecek olması boşluğa düşme hissiyatı verir sanki. Bu yüzden bu mübarek ayın büyüklüğünü ve ona erişmenin eşsiz kıymetini idrak edenlerin hüzünlenmemesi mümkün değil elbette. Sevenin sevdiğinden ayrılması gibidir bu gidiş. Kıymet bilenler her geçen gününe üzülürler Ramazân-ı şerîfin. Tekrar kavuşup kavuşamayacakları meçhuldür nitekim. Kadir bilmeyenlerse kalan günleri sayarlar. Bir an önce bitip gitmesini beklerler. Ne büyük gaflet!

Bütün bunların yanında şu da bir gerçek ki İslam denge dinidir. Kendini sürekli uzlete çekerek ibadet etme anlamına gelen ve Hıristiyanlarca uydurulan ruhbanlık tarzını doğru bulmamıştır. Bunun yerine Ramazân-ı şerîf gibi yoğun ve fakat sürekli olmayan, bir defa ve bir ay olmak üzere yıllık manevi bakım işlemi takdir buyrulmuştur.

Ramazân-ı şerîf aynı zamanda bir eğitimdir. Her eğitimin de amaç ve hedefleri vardır. Ramazan eğitimden geçenlerin davranışlarında öncesiyle sonrası arasında bir fark oluşmuş olmalıdır. Mideden başka eli, dili, gözü, kulağı tutma becerisinin kazanıldığı bir ahlaki kıvam getirmiş olmalı hayatımıza Şehr-i Ramazan. Oruç tutanları eğer oruç da tutmuşsa işte onlar bu ayın kazananlarıdır. Biray boyunca heyecanını kaybetmeyenler, oruçlarının manasına riâyet edenler, teravihlerden kopmayanlar kısacası manevi disiplinden ayrılmayanlar bu eğitimi başarıyla tamamlayanlardır. Şüphesiz onların Ramazan karnesi “yıldızlı pekiyi”lerle doludur.

Peygamberimiz (a.s) “Ramazan ayı geldiğinde şeytanlar zincire vurulur” buyuruyor. Bu mübarek ayda suç oranlarının azalması ilgili hadis-i şerifi destekliyor. Nitekim kötü maddelere müptela olmuş kimi kardeşlerimizin bu büyük ayın hürmetine söz konusu davranışlarını terk ettiklerini duymuş ya da tanık olmuşuzdur. Ancak şunu bilmek gerekir ki günahlara ara vermek değildir Ramazan. Ramazan sonrası yanlışlarımıza kaldığımız yerden devam edemeyiz, etmemeliyiz. Ramazan hırslarımızı, öfkemizi kısa süreli bastırma dönemi de değildir. “Hele şu mübarek ay bir geçsin, sonrasında ben bilirim yapacağımı” modunda olamayız. Bir taraftan Ramazan’ın hürmetine riâyet ederken bir taraftan günahların ya da haramların özlemini duyamayız. Zira hedef bu ayda güzel hasletleri kazanmak ve onları Ramazan sonrasına taşıyabilmektir.

Ramazan’ın manevi ortamı ile yoğrulan ruhlarda tekâmül gerçekleşirse bayramlar da çok daha güzel anlamlar kazanır. Değil mi ki bir ay boyunca müslümanlar yoğunlaşmış bir manevi programa tabi idiler. Gündüzün her saatinde hatta her saniyesinde ibadet halinde oldular. Helal nimetlere karşı dahi ilahi yasaklara uydular; yemediler içmediler. Güzelce sabır kuşandılar ve nefislerini dizginlediler. Davranışlarına daha da dikkat ettiler. Oruca niyetlenirken elleri, dilleri ve gözleri de niyetlendi. Bir aylık zaman zarfında nefis terbiyesinden geçtiler. Şimdi bayram zamanı. Bu bayram nefisle mücadelenin, ona karşı kazanılan zaferin bir simgesi aynı zamanda. Sabredenlerin kutlu ve mutlu bir sona ereceklerinin provası. Cennet hayatı da öyle değil mi? 

Bazı rivayetlerde müslümanın bilinen iki bayramının dışında beş bayramı olduğu nakledilir.  Buna göre günahsız geçen her gün bayramdır müslümana. Bu dünyadan imanla göçmek ikinci bayramdır. Sırattan salimen geçildiği kıyamet korkularından emin olduğu gün de üçüncü bayramdır. Rabbin vadettiği cennete dahil olmak yine bayramdır. Ve nihayet cemâlullahla müşerref olmak bayramların en büyüğüdür.

Erzurumlu Alvarlı Efe merhum da (ö. 1956) bayrama derinlik katan benzeri düşünceleri şu şekilde nazmetmiştir:

Can bula cânânını /Bayram o bayram ola

Kul bula sultanını/Bayram o bayram ola

Hüzn ü keder def' ola/Dilde hicab ref' ola

Cümle günah af ola/Bayram o bayram ola

Ahiret bayramlarına da erişmek ve birlikte sevinmek dileğiyle Ramazan Bayramınız mübarek olsun.





YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
HABER ARŞİVİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI